Kinyas ve Kayra - Hakan Günday Kitap Yorumu


1000kitap profilim : https://1000kitap.com/distopikokur

Artık okuduğum kitapları yorumladığım bir Youtube kanalım var, videolardan haberdar olmak için kanalıma abone olmak isterseniz:
http://bit.ly/alintilarlayasiyorum 

https://www.youtube.com/channel/UCLDoHVW_FSN58EE52V193Ag

KİNYAS VE KAYRA KİTABI İNCELEMESİ

EN GÜZEL 5 HAKAN GÜNDAY ALINTISI VİDEOSU : https://youtu.be/JmdpUMv0zK0

Taedium vitae = Yaşamın amaçsızlığı, hayatın boşluğu, yaşam bıkkınlığı, hayattan usanma anlamlarına gelebilen Latince bir söz öbeği. Kayra'nın Zippo çakmağında yazan bu söz öbeği bütün romana ve karakterlerine ışık tutabilecek bir öbek aslında.

Kitapta sosyolojik yönden harika eleştiriler bulunmakta. Sorgulamayan insanlara bir savaş açmış kitap neredeyse! Yaşamı ararken sayısızca ölümle karşılaşmış insanların bıkkınlığının kitabı sanki.

Öncelikle Yeraltı Edebiyatı'nın Türkiye'deki bir temsilcisiyle tanıştığım için Hakan Günday'la gurur duyuyorum, son zamanlarda en çok etkilendiğim kitaplardan biri oldu Kinyas ve Kayra, haliyle ben de çok doldum anlatmak istediklerim için. Devrikleşti cümlelerim bile onun yüzünden!

Yeraltı Edebiyatı'ndan biraz bahsetmek gerekirse; bazı kişilerin böyle romanları sevmemesini anlayabilirim. Çünkü size duymak istediklerinizi anlatmaz bu tür romanlar, kaçmaya çalıştığınız, toplum içerisinde görmek, duymak ve konuşmak istemediğiniz her türlü konuyu edebiyatın bu türünde bulabilirsiniz. Eğer Whatsapp'taki üç maymundan biriyseniz okumayın bu kitabı! Sonuç olarak, tam bir üç maymun kesildiğiniz edebiyattır diye nitelendirebiliriz Yeraltı Edebiyatı'nı.


Kayra'yı uzun saçlarından, uzun bıyıklarından ve zihniyle verdiği o çetin savaşından, Kinyas'ı ise mermi izlerinden, dövmelerinden ve vücudundaki izlerle ters orantılı bir şekilde üstünde duran cezbedici kafasından, her ikisini tanımak istersek de doymak bilmeyen uçkurlarından tanıyabiliyoruz aslında! Kinyas ve Kayra adlarının bu yüzden her harflerinin dahi çok değerli olduğunu düşünüyorum.


Yeraltı Edebiyatı'nı gerçekten de yerin altında geçen bir edebiyat türü olarak düşünebiliriz aslında. Bundan dolayı da romanın başlarında Kayra'nın uykucu olması özelliğinden dolayı ve Kinyas'ın beyninin çıkmazlarında volta atmasından ve uykusuzluğundan dolayı Kinyas'ın Kayra'dan daha da derinlerde ve yerin daha da altlarında olduğunu düşündüm ister istemez. Çünkü Kinyas'ın düşünceleri ilk başta benim için Yeraltı Edebiyatı'nın o karanlık yapısına daha uygun geliyordu. Bu nedenle onu daha fazla aşağılarda, derin düşüncelerde ve Kayra'dan daha düşünceli görüyordum. Bununla beraber yukarıda olmak isteyenlerin değil, aşağı tırmananların edebiyatıydı Yeraltı Edebiyatı.


Başlarda Kayra'nın realizmi, Kinyas'ın ise sürrealizmi temsil ettiğini düşünüyordum. Kayra uyumayı seviyordu, Kinyas uyumamayı seviyordu. Kayra yalancı ve ikna ediciydi, Kinyas günahkardı ve cesurdu. Ama bu karşıtlıklardı onları bu kadar da yakın yapan! Karşıtlıklara rağmen ikisi de hayatı ve kendilerini karşılarına çıkan her olay sırasında sorguluyordu, hem de ölümüne. Bu yüzden kitapta bir paragraf kitabın konusuyken diğer paragraf harika alıntıların bulunduğu bir paragraf oluyordu! En sevdiğim şeylerden biri olarak, bizim de günlük hayatlarımızda her gün yaptığımız ve iki karakterin de buluştuğu ortak noktalardan biri olarak karşılarındaki insanlara aslında çok şey demeye çalışıp fakat sonra vazgeçip de onları demeyip, karşılarındaki insanların tam da duymak istediği şeyleri demeleriydi. İşte biz de bunu yaklaşık olarak her gün yapıyoruz, evet, her gün. Her gün karşımızdaki insanlara onların duymak isteyeceği şeyleri söylemek zorunda gibi hissediyoruz.



Kayra'nın 250. sayfada dediği gibi yalnız kalabildiği ve bedeninin çevresinde yıllar boyu inşa etmiş olduğu beynine ait bir yalnızlık katedrali vardı. Bunun tersine Kinyas'ın ise artık fazla sayıda insanla etkileşime geçmekten oluşmuş bir insan kalabalığı katedrali vardı resmen!


Kinyas ve Kayra genel olarak beyinleriyle telekinezi yoluyla konuşuyorlardı sanki, bazen aynı bizlerin yaptığı gibi. İkili bir araya gelince neredeyse hiç konuşmuyorlardı fakat akıllarından esas geçenler günlük hayatlarımızda başka insanlarlayken düşündüğümüz şeyler kadar çeşit çeşit ve daha gerçeklerdi!

Ayrı bir parantez olarak, 540 sayfalık romanda Alp adında kendisine sadece 4 sayfa verilmiş karakterin geçtiği kısımdaki hikayeyi arada açıp açıp okuyorum. Sırf bu Alp adlı karakterin yaşadığı şeylerden bile mükemmel kitaplar yazılır, mükemmel filmler çekilir diye düşünüyorum. Gerçekten harika bir hayalgücü.

--- İncelememin bundan sonraki kısımları spoiler içerebilir, kitabı okumayanlar ya da okumayı düşünenler incelememin devamını okumasa daha iyi olur kendileri için. ---

Bu romanla ilişkilendirdiğim şarkılardan ilki "Yüzyüzeyken Konuşuruz - Kalabalık" adlı şarkı.
Yüzyüzeyken Konuşuruz - Kalabalık Kayra'nın Yolu'nun son sayfalarında hissettiğim ve Kayra'nın beynindeki zihinsel kalabalığa tam olarak oturan sözleri var bence. Ayrıca Kinyas'ın Yolu'nda Kinyas'ın dönüştüğü son hal olarak kaçamadığı fiziksel kalabalıktan dolayı altı milyar sıradan insandan birine dönüştüğü için de bu şarkı aklıma geldi.
"Kalabalık kalabalık evin içi, kaçamadık kaçamadık bir gün için, izin ver sana gelim ben."
Gerçekten de Kayra, Kinyas'ın beynine ziyarete gitmek istiyordu. Kinyas da Kayra'nınkine!

Romanla ilgili ilişkilendirdiğim şarkılardan ikincisi romanda bir kaç yerde adı geçen "Alpha Blondy" adlı grup. Ben bu grubu dinlemeyi zaten çok seviyordum ve romanda adının geçtiğini görünce şaşırmakla birlikte çok sevindim. Alpha Blondy - Jerusalem adlı şarkısını Kinyas ve Kayra'yı okuduğunuz sırada Afrika'nın sıcağını ve reggae ruhunu hissederek de dinlemenizi tavsiye edebilirim.

Romanda her iki yolun sonuna giderken başta demiş olduğum Kinyas ve Kayra'nın yerin altlarındaki yerleri değişmişti. Kayra, Kinyas'ın üstünde uyuyorken zamanla yeraltına inişe geçerek zihinsel ölümüne doğru sonsuz bir yol almıştı. Çünkü 205. sayfada onun da dediği gibi:
"En derini aynı zamanda da en yükseğidir hayatın." Kinyas ise tam tersine başta Kayra'nın altında beynindeki düşünsel paranoyalar ve uykusuzluğuyla birlikte voltalar atıyorken yerin altından kafasını çıkarmaya karar vermişti ve dünyanın altı milyar sıradan insanından biri haline gelmeyi tamamen kendisi istemişti! Aslında kendi dedikleri gibi, Kayra yazarak ve zihniyle kendi aydınlığı olan zihinsel ölümüne ulaşmıştı. Kinyas ise sıradan insanların arasına karışarak ve Kinyasi özelliklerini kaybederek kendi aydınlığına ulaşmıştı.



Onun için Kayra'nın zamanla beynindeki bilgiler uçarken, Kinyas kendine gereksiz de olsa sürüsüyle sıradan bilgi sokuyordu!


Bu hayatta herkes Kayra ya da Kinyas'tan biri olabilir. İstediklerimizi sorgulamalıyız her gün. İstediğimiz ve amaçladığımız ölüm çeşidi zihinsel ölüm mü yoksa fiziksel ölüm mü diye sormalıyız kendimize.

Eğer buraya kadar okuduysan bil ki seviliyorsun, keyifli okumalar dilerim.

#kitapyorumu #kitapincelemesi

9 yorum

Author
avatar

Merhaba Oğuz!
Bu güzel incelemeyi bizlerle paylaştığın için tüm içtenliğimle sonsuz teşekkürler. Bunu üzülerek söylüyorum ki kitabı okumayan kesimdenim. Bu nedenle uyarı verdiğin yere kadar olan kısmı okuyup inceledim, geriye kalan ve asıl merak ettiğim kısmı ise kitabı okuduğumda inceleyeceğim. İncelemenin başı o kadar mükemmeldi ki gerisini okumak için içim içimi yiyor. Bu detaylı incelemelerin ve bakış açını bizlere aktarma biçiminle kitaba onlarca yeni okur kazandıracağına eminim. İçimde çoktan merak duygusunu uyandırdın bile. Tebrikler! Sevgilerimle...

Reply
Author
avatar

Merhaba Adsız!
Çok teşekkürler okuma zahmetin için. Böyle yorumlar beni ziyadesiyle mutlu ediyor, onun için yorumlara çok ihtiyacım var gerçekten de. Ayrıca kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum, hep de böyle düşünmeye devam edeceğim. Kitapta çok emek var, ben de incelememi yaparken biraz emek vermeye çalıştım haliyle. Çok teşekkür ederim tekrar! Sevgilerimle...

Reply
Author
avatar

Ben merakıma yenik düşüp -biraz da kendimi yazıya kaptırıp- spoilerdan sonrasını da okudum. Kitabı okuduğumda ozellikle Kinyas ve Kayranın isimlerinin harflerinden yaptığınız çizime dönüp dönüp bakacakmışım gibi geliyor.
Ilk olarak şaşırdığımı söylemem gerekir herhalde, okuyanlarca yapılan yorumlar ve romanın bir anda tutulması bende OVERRATED izlenimi yaratmıştı açıkçası ama sizin şu titiz çalışmanız, kitaptan alıntıları kullanışınız çizimlerinizin öznel yargılarınızı adeta dile getirişiyle, makalevari bir dilde üslupta ve titizlikte yazdığınız şu yazı beni bir an önce okumaya ikna etti. Yazıyı okurken paylaştığınız şarkıları da dinledim arada. Cok keyifli oldu benim icin :)
Yuzyuzeyken Konuşuruz şarkısı ne kadar yerinde bir paylaşım olmuş, bu amatör grubun şarkılarının sahilde biri size gitar çalıyormuşcasına söylediği şarkılardan duydugumuz büyük hoşnutluk gibi sizin de henüz tanınmamış kendi çapınızda -henüz kendi çapınızda:D- yaptığınız titiz çalışmalarla biz okuyucuları çok memnun ediyorsunuz. Yeni incelemelerinizi sabırsızlıkla bekliyoruz

Reply
Author
avatar

Ya aslında o kadar spoiler değildi de ben yine de uyarıyı koymak istedim. Okunmaması daha da bir merak uyandırıcı hale getirebilir romanı çünkü. :)
Onu özellikle öyle yaptım çünkü ben böyle iki karakteri nasıl göstereceğimi gerçekten bilemedim ve adları bu kadar dominant bir şekilde öne çıkan insanların isimleri üzerinden yol almaya çalıştım.
Açıkçası ben de OVERRATED olduğunu düşünmedim değil başlarda. Ama kitap ilerledikçe Yeraltı Edebiyatı'nın o karanlık ve OVERRATED diye tasvir edilemeyecek benzersiz dünyasına giriş yapmış oluyorsun ister istemez. :)
Çok güzel bir yorum olmuş ayrıca! Sana da bu kitabı okutabileceksem mutlu olurum.

Bazı kitapları okurken aklımdan şarkılar geçiyor... Bu kitapta bu iki şarkıyı dinleyerek okudum diyebilirim. Özellikle YYK'nın şarkısı cuk diye oturdu kitaba diye düşünüyorum. :)

Ayrıntılı yorumun için ve okuma zahmetin için çok teşekkürler İrem, OVERRATED olmamak dileklerimle. :p

Reply
Author
avatar

Bu kitabın ne zaman filmi çıkacak diye merak ediyordum. Umarım güzel bir film olur.

https://youtu.be/cHo5vh7ZfhU

Reply
Author
avatar

Böyle film dedikodularında da hep fragman oluyor ama film yok nedense...

Reply
Author
avatar

Merhaba bir şey sorabilir miyim? Bize bir ödev verildi. Bir kitap seçmemizi ve felsefeyle ilişkisini bulmamız istendi. Ben de Kinyas Ve Kayrayı seçtim. Bu kitabın Felsefeyle ilişkisi sizce nedir?

Reply
Author
avatar

Bence Yeraltı Edebiyatı ve insanın kendini sorgulama aşamaları olarak düşünebilirsiniz. Sonuçta insanın varoluş çabası anlatılıyor bu yönüyle de Dostoyevski kitaplarına benziyor. Varoluşçuluk felsefesi size yol gösterecektir diye düşünüyorum. Sevgiler...

Reply
Author
avatar

İyi günler, Kinyas ve Kayrayı okuduktan sonra acaba neler varmış internette diye arama yaptığımda sizin blogunuzu keşfettim ve yazınızı soluksuz okudum. Öncelikle bu değerli tahliliniz için sizi ne kadar tebrik etsem az :)Kelimelerle aram iyi değildir yazdığınız şeyler düşünüpte bir türlü ifade edemediğim türdendi. Gayet güzel ve emek kokan bu yazınız için tekrar teşekkürler. Naçizane kitap yorumum ise kitabın başında Kinyas'ın hayata tutunamayıp Kayra'nın ise o zihinsel ölümüne asla ulaşamayıp pes edeceğini düşünmüştüm. Ama tamamen yanıldığımı anladım ve iyi ki de benim düşündüğüm tarzdan bir şey olmamış eğer olsayı bu kadar beni bu kadar etkilemezdi diye düşündüm. Ayrıca unutmadan çizimleriniz de gayet güzel ama yazınız o kadar iyi ki çizimlerinizi sonradan inceleme imkanım oldu. Blogunuz sık sık başvuracağım yer haline gelecek eminim, kendinize dikkat edin :)

Reply